Her mesleğin bir sabır sınavı vardır. Ancak bazı görevler vardır ki, o sınav her gece yeniden başlar. Gazipaşa Devlet Hastanesi’nde görev yapan güvenlik personeli, bu sınavın en zorlu versiyonunu yaşıyor. Gecenin bir vakti kapıya gelen sarhoş mu dersiniz, küfreden mi, hastane bahçesini meyhaneye çeviren mi… Liste uzayıp gidiyor.
Hastane dediğiniz yer, şifa arayanların sığınağıdır. Bir çocuğun ateşini düşürmek için, yaşlı bir teyzenin tansiyonunu ölçtürmek için, acil bir yaraya pansuman yapılması için oraya gidilir. Ancak ne yazık ki bazıları için bu kutsal mekân, gecelik konaklama alanı ya da içki sonrası “eğlence” durağı hâline gelmiş durumda.
Gazipaşa Devlet Hastanesi’nin güvenlik personeli, her gece yeni bir sınavla karşı karşıya. Kapıda sızıp kalan sarhoşlar, hastane girişinde içki ya da daha fazlasını içen “misafirler” ve sadece sıcak bir yer bulmak için acil servise başvuran evsiz vatandaşlar… Evet, kimse sokakta kalmasın, kimse dışlanmasın. Ancak hastane bunun yeri değil.
Güvenlik görevlileri, bir yandan hastane düzenini korumaya çalışırken, diğer yandan da insani duygularını yitirmeden, bu kişilerle başa çıkmaya çalışıyor. Küfre maruz kalıyorlar, tehdit ediliyorlar, bazen de fiziksel saldırıya uğruyorlar. Polis gelene kadar zaman kazanmak, ortamı yumuşatmak, hastaları ve personeli korumak onların sorumluluğunda.
Soruyorum: Bu iş sadece “kapıda durmak” mıdır? Elbette hayır. Bu iş, kriz yönetmektir. Soğukkanlı kalabilmektir. İnsanların en zayıf anlarında onlara yardım ederken, bir yandan da hastaneyi “koruyabilmektir”.
Gazipaşa gibi küçük ama yoğun bir ilçede, devlet hastanesinin bu denli zorluklarla baş etmeye çalışması takdire şayan. Ama artık yetkililerin de görmesi gereken bir gerçek var: Bu durum sürdürülebilir değil.
Gazipaşa Devlet Hastanesi’nin güvenlik görevlileri, sadece görev yapmıyorlar. Onlar aynı zamanda bu toplumun aynası. Biz ne kadar sorumluysak, onların işini o kadar kolaylaştırabiliriz. Unutmayalım: Hastaneler sığınak değil, şifa merkezidir…